28 Ekim 2010 Perşembe

Mum sönünce koktu diye ölmüş adam...



...sonra adam ölmüş,
nefessizlikten ölmüş adam,
sıkılmaktan,
sesini duyuramamaktan,
tat alamamaktan,
tat verememekten hatta,
tek renk, tek tip insanlardan,
bir taş parçasından ölmüş,
yaprakları döküldü diye,
her gelen gitti diye,
yalnızlıktan ölmüş,
yankılanamamaktan hatta,
bir sürü yapılamamışlıktan ölmüş,
üşengeçlikten,
kendini ifade edememekten,
bir telefon açılmadı diye,
mum sönünce koktu diye,
kendini bıraktı diye ölmüş adam.
utanmış diye,
midesi bulanmış diye,
bu kadar nasıl cesur olduğuna şaşkınlıktan ölmüş...
ilk defa "gitme" dediği için,
ilk defa umudu bittiği için ölmüş...
bakakalmaktan,
donakalmaktan,
yapamamaktan,
okuyamamaktan,
okuduğunu anlamamaktan,
baktığını görememekten,
dalmaktan boğulmuş, ölmüş...
gitme sevdasından,
kalamamaktan,
ama illa ki sevdadan ölmüş...
ömür taşınmalarla geçiyor,
kalpleri de taşınıyor zamanla,
asır durmak acıtıyor,
nereye koyacağını bilememek,
öldürüyor adamı...
adam ölüyor,
ve ne hikmetse kimse fark etmiyor giderken...

13 Ekim 2010 Çarşamba

Yabancılaşmadan dinlemeli yolun susma biçimini ve öğrenmeli bütün fantazilerini

Sonra adam ölmüş... Uzun da bir yolculuk değildi halbusem. yola tatlı tatlı çıkmışlar başta ama herşey sellektörün suçu. Böyle şarkılarla türkülerle.. "ben o şelale saçlara.... ÖP ÖP ÖP ÖP Doyamadım..." falan diye kopmuşken tam da. "Sen yabancı değilsin"li cümleler başlamış sonra "aman efendim şu kız şöylşeymiş bu kız böyleymiş". anlamadı ki kimse; yabancı değilse, kimin hakkında ne fantazi kurduysan bilmek zorunda mı? Yerli, senin fantazilerinden çizgi roman  mı çizmeli aklından ama yooookkkk... İpin ucu kaçtımı bir kere geri dönülesi bir yol değil bu otoban... yabancılaştıktan sonra da çekilmiyor zaten. Nasıl geldi TK bilmem ne seferli çok büziniz bir kendini göstermişlik , devrin ibresini sona vardırmadan vites değiştirmeyen bir otoban yolculuğuna ya bu  da muamma. Muamma bir tatlı çeşidi diye mi keyifliydi ki bu arada kalmışlık.

Yol üstünde ne kadar durak varsa durulmalı, birinde LPG alınmalı , birinde masaj yapılmalı (üstelik bir koltuğa oturup , her okşamasına bir küfür ederek , para verildi diye o 1 lira'ya kıyamayarak, kalkılamayan) , her dakikasında ayrı bir espri potansiyeli olan yolları kavurmalı. Kavurmalı, bir patatesli yemek çeşitidir ki kendisine de yol üstünde raslandı , ama malum ya dokunulamadı... Yol üstü duraklarının en aranmışı değil miydi haşlanmış yumurta? böööyyyleee her pırtında ayrı melankolik kokuları bünyesinde barındıran ilkokul sıralarından bu yana hayatına kazınan... Yok bu öyle birşey değildi , bu tamam yol susma biçimi modundaydı. terete efemin bile çekmediği kaç otoban kaldıki yurdumun taşında bayırında ki yükseldikçe çınlıyor aklından geçen ve unutmaya çalıştığın tüm sesler. Rakım'dan mış... "Rakım..." Sen nasıl bir haltsın... Her türlü kelimeyi bölüp , türettikçe sana varılıyorsa bu kısıtlamada bir hata olmalı zira.

Cıvcıcıklı cuncur bir arayışla başladı herşey ve adam öldü... bunların hepsi bir hayalperest macera filmiydi. Üstelik bir kesim vardı ki bu filmi fantastik diye bile sınıflandırabilirdi beyazperdede. alalade bir filmdi işte. sanatsal kaygılar taşımayan ama illa ki sıkıcı ...Yanlış bir numara çevirdi kızın biri , biz kimiz diye sorguya düştük. Hepimiz mi yoksa bu kız hakikaten saygılı zamirler mi kullanıyordu? Bebeydi üstelik ama potansiyeldi , zira erkekler yaşlandıkça yaş farkını açıyorlarmış ilişkilerinin. Duygusala? Hayatta bağlamam ... Kopmuşken henüz ve katılıyorken aklına geldikçe ... Hiç olmaz, yakışmaz, ancak hemcins savunmasına geçebilirdim ki , o da abes düşerdi , yabancı değildim zira ...

Bir sellektör ışıldadı ve işte o an adam öldü bu seneryonun sonunda, Oysa daha girişecektik , gelişecektik  ama tünel  , yol rampa demeden bir kapışmadır aldı en kıranş sahneden. Hızlı ve öfkeli artık başrol , hiç romantik komedilere yakışmayan yüzüyle yakıştı zaten bu sıkıcı sanatsal olmayan filmin içine. Kahramanı anlatın demişti ya bir adam, sabuk bir sinema dersinde... Kahraman , azılıydı doğduğundan bu yana...Sinemanın dersi mi olur , gider seyredersin , forum sitelerindeki yorumları okur ve bi daha o yanındakiyle gittiğin hiçbir filmden hayır görmediğinden vazgeçersin ondan. ama her seferinde cennetimden bakarken saçmalığında selamlar verirsin FİN yazısının ardından. (Filmekimi dolayısıyla değildim sinema olayına. Zira gündemden kopuk bir blog olmak istemeyiz. Adam ölür ama biz , kalanları takip ederiz)

Adam öldü. Hava kararınca farkedebildiği uzunlar gerçeği öldürdü onu...Tüneller geçildi birbirlerinin önüne kırarak ve makaslar yapılarak kesildi günü ölümün ... Ve sebebi... Kilometrelerce sürdü de bu ebedi rekabet bir karın gurultusundaymış son nefesi. Nehir kenarında , öldüresiye yenildi içildi ve  son buldu rekabet , adam öldü. Yani heralde ölmüştür. Senaryoya göre öyleydi en azından. Aşınmış disklerin  ve balataların hatrına hiç olmazsa....

6 Ekim 2010 Çarşamba

Avazı çıktığı kadar susuyordu...

Adam ölmüş... kadın,donakalmış giden sevgilinin ardından. donakalmak, aynı bunun gibi birşey sanırım. Bağırıp sesini duyaramamak , kıpırdayamamak hatta, gözyaşlarının sesini duyacak kadar sessiz kalmak. Bu kadar acıtırmıydı gerçekten ölüm? Biraz önce ömürünün sonuna kadar hastalıkta ve sağlıkta , mutlulukta ve kederde onunla olacağıma söz veriyorum! diye bağırmıştı. Ömrünün sonuna kadar? İşte bu kadar! Biraz önce öldü ve bitti ömrüm...Salon ayağa kalkıp gözleri mutluluktan gözleri ışıldayarak alkışlamıştı uzun uzun. Mutluluktan... Ve tüm dünya ona baktı sanki ucu bucağı görünmeyen bir kederle.... Kimsenin umrunda değildi oysa.

Herkes dehşetle bakıyor biraz ve mutlaka acıyarak... İnsanın içinin acıması bu muydu? Koşarak çıkmak istedi sadece, o an bile ses çıkartmaktan korkarak ! Duymazdı ki zaten.Duysa da fark etmezdi artık. Gitti.... Islak gözlerle baktı uzun uzun etrafa. Zaman artık geçer miydi? Kime göre ve neden geçecekti ki? Bu kadar kolay mı gidilirdi bir insanın hayatından? "Ben ölsem bile.." demişti bir gece , "Ben ölsem bile sen hiç vazgeçme o gülüşünden!" Böyle başlanır mıydı bir cümleye? Hani ölüm hissettirir kendini yol arkadaşına derler ya, hissetti öleceğini ve onu ona emanet etti. Son günleri düşündü , ve ilk ... Onunla doğduğunu sandığı gün ve sonrası... Gözü okyanusu iyi ki doğmuştu işte. Sanki bütün ömrü o maviliklerde geçti varlığının serinliğiyle. Yelkenler fora, gözlerinde yaşanmış dalgalarla boğuşarak ,ağır aksak su sızdırarak zaman zaman yine de yol onunla güzeldi. Aslında kumsalların istenmeyen ne kadar kum tanesi varsa, önde gideniydi her tazyikli kararsızlığında ... Ama hiç bukadar gitmemişti ondan. Adam ölmüştü... Gizli bir özne olarak kaldı ömrünün bütün hatasız cümelelerinde... Ağzının mavi ıslaklığının uçurumunda rüyayla gerçeğin arasında ince ince iğnelerle gizli öznelerde tamlanıyordu adına... Avazı çıktığı kadar susuyordu artık. Ses çıkartmaktan korkarak...Kaybedecek ne kadı ki? Gider miydi? Gitti... Öldü hatta adam...

Biraz önce ömrümün sonuna kadar hastalıkta ve sağlıkta , mutlulukta ve kederde onunla olacağıma söz veriyorum! diye bağırmıştı adam... Salon ayağa kalkıp gözleri mutluluktan ışıldayarak alkışlamıştı uzun uzun. Mutluluktan... Farkında bile değildi o küçük yelkenlinin gözlerinin içine batan... Aşkla sarılmıştı yanındaki kadına... Ve aşkla çıkıp gitmişti ondan... Adam ölmüştü... Ve yeniden doğmuştu başka bir kadınla...

4 Ekim 2010 Pazartesi

Neydi adı? Can...

Sonra adam ölmüş... Adam ölünce tabi bizimki ne yapacağını şaşırmış. demin gülmüyor muydu bu? Küt diye ölünür mü be adam. Ulan bi hikayesi olur , kucağımda can çekişti , gözlerimin içine öyle bi baktı ki aklımdan çıkmıyor o hali diye üzülünür, ballandıra ballandıra çok acı çektiği anlatılır her bilene tanıyana duyana ilgilenmeyene ,herkese işte.Böyle sefa pezevenki gibi de ölünmez ki be adam!

Kime ne anlatıcak şimdi bu , osuruğa güldü  osuruk kadar aklı yoktu falan. ölmüşün arkasından da denmezki öyle şeyler. ev zaten kalk gidelim diyor. Nereye gidicen otur aşağı. Eskiden depozitoluydu bu şişeler , verirdin üçbeş yolluk sıkıştırırdı tonton. En son ne zaman temizlendi bu ev ya. Bi kız vardı neydi adı ? Can ... Can diye kız mı olur lan. Bıyıkları da vardı zaten. O bi temizlemişti bizim ayının sevdasına.Nerden baksan olmuştur bibuçuk sene.Hem buna sevdalanılır mı ya! Buna en fazla hallenilir. Olmadı yellenilir , o da ölür zaten. Osurdu diye öldü la adam. Osuruğa güldü işte. Bildiğin ilköğretim iki bebesi.

Neyse bu ev neyle temizlenir ya! İki helva falan kavururduk ne bileyim , mis gibin kokardı ev. b.k kokuyor resmen ortalık . Bulaşığa bak bulaşığa, bi de çok biliyormuş gibi patlıcan musakka yapalım dedi ya. Sen ne anlarsın ama yokkk , alışveriş yaptı bi de. Para basıyoruz ya. Git sömestirde ye di mi ananın evinde ama yokkk... İlla da becerebilirmiş. Tüp yok , tencere bile yok be evde. Hııı yaptı biz de afiyetle yedik. Bi şarap falan açtık yanına. Tövbe tövbe. O ne saçma sapan birşeydi ya.  Neyse öldü şimdi bu! arkasından konuşmamak lazım. Osuruğun peyitahtına öldü sarsak ! Bu ne şimdi. Çekilin gidin ayak altından ya! Al işte attan götten bi albüm daha Atilla Atasoy. bune be! Ölmedi mi bu adam? Tipe bak tipe. Hem sarışın , hem boyu uzun ama tipsiz. Al işte çürüdü bizimkinin de tezi :) Geçen iftar yemeğinde miydi neydi bu? Böle abidik gubidik sarkık bir kadınla "ada sahillerinde bekliyorum..." söylüyordu. senin beklediğin adanın ben... !!! Neyse şimdi bu herif öldü, ne düşünüyoruz ya! Böle oluyor ama , abidik gubidik şeyler geliyor insanın aklına ilk anda. Ayı gibi içti şerefsiz , üretim hattı gibi çalışıyodu herifin mesanesi. Allah bilir içten patladı . İşemeye gitti mi bu hayvan bugün.  Hayır anasını falan aramak lazım da kontör de yok ki. Kuruşa geçmiş de bilmem kim olmuş. Kuruşu öpücükle veriyolar sanki canına yandığını. Kafa mı güzel ,anlamadı mı bu dingil bilmem. Öldü dedi , ölmüş işte. Yoksa kalkardı heralde.

Kalkıp , Şekip abiyi çağırmak lazım şimdi. Kafa da kazan gibi. Ulan ağlamak bile ağlanmıyor. Bıçaklansaydı falan bari , osuruktan sebeplerle ölünür mü. gülesi geliyor insanın. Şekip abiyi alıp gelmeli.Bi ucundan tutsa bari. Eşek ölüsü gibi oldu bu. Bak ya tipe bak, sanki cennete gitti cenabet. Nasıl da mutlu mutlu bakıyor. 4 senedir bi insan bi kere mi efkarlanmaz arkadaş. Ulan öldün be. Ötesi mi var, pamuğu tıkayacaklar haberin yok. Şekipppp abiiii diye bağırmış bizim oğlan camdan aşağı.Öleceniz be evlat demiş en sonunda Şekip. Adama sayelerinde hisse veriler markadan. Öldük mü demeli şimdi. Öle mahallenin otasında da bağırılmaz ki.. Gel hele yukarı bi diyeceğim var dese , kim neylesin dediklerini... Neyse geldi işte, şoka girdi adam. Ne oldu dedi , ne demeli ben osurdum o da güldü , gülerken de öldü. Kalp krizi heralde abi , ben ders çalışıyordum bi baktım ölmüş falan diye gevelemiş. Adam bile ağladı be! Gözlerinden yaş geldi tontonumun. 4 senedir aynı çöplükte ötüyor bu dingiller de gülesi geliyor hala sarsağın.

Al işte derslere vermiş kendini, sorana ne demeli , annesine felç gelecek sanmışlardı ilk söylediklerinde. Edi nerde diye sordu işte hırbo , büdü de bu mu şimdi. Öldü dese nasıl morarır allah bilir. Susmalı...
Bundan sonra susmalı ve osurmamalı kimsenin yanında ,gazında ölüm var sarsağın, atmosfere salmalı…

3 Ekim 2010 Pazar

"Bi tas kaynar suya bakar"

Sonra işte , adam ölmüş , kadın tabi ne yapsın 2 çocuğuyla kalakalmış hayatın çilekeş yollarında. Önce çırpınmış o memleketten kalma ezbere anlamlı ağıtlarla  , sonra dank etmiş aklında film şeridi hayatlar. Hayattayken ne kadar anlam katıyordu ki bu adam dünyaya ... Daha yedisini okutmalı , göm , et... kim yıkayacak bu adamı taşının toprağının altın olduğunu sandığın bi tarafımın şehrinde diye düşünmüş. Müstahaktır ona topraktan geldin İlyas , de get toprağa demek istemiş sesli harflerle. Ne zaman bıçak konuluyordu bu ölünün üstüne .... Yıkadıktan sonra mı? "Bi tas kaynar suya bakar Sakine" diye pis pis sırıttığı geceler gelmiş aklına...Tövbe tövbe...Yedisi , kırkı , son zamanlar bir de elli ikisi çıktı. Hep masraf canına yandığımın bu yoklukta ölünür mü be adam diye sarılası gelmiş boğazına....

 
Kız zaten liseyi yeni bitirdi, oğlan desen liseye yeni geçti. canına yandığının şehrine iyi ki geldi kadın, köyde kalsaydı bunlardan en az 3 tane daha, çekilir mi ulan. Bunları da sokası var zaten çıktıkları yere.Borç bıraktı , harç bıraktı bi de iki sübyan. Neyleysin hatun , dönmüş köye.Ana yok , baba yan köyden birini almış koynuna. Başlığını verip , hakkıyla helaliyle bizim büyük kızla yaşıt. Kadın zaten arsalara göz dikmiş. Goncanın yukarısındaki o armutluk vardıya daha bi kere bi kova toplamışlığı yok. Kasalamaz, bağlamaz, hale göndermeye el sürmez , ama ,satıldı mı sultan alır kocasını iner şehre gözüne ne kestirdiyse...  Haspa babasının evinden geldiğinde kırkyama gibiydi eteği kim bilir kaç yıl giydi. Demişlerdi ama  bundan babana karı , köye avrat olur diye, vermediği kalmadı aşüftenin. Lafa gelince şehir yerinde ya en yolluysu sakineydi.Yolla da bak yola, konfeksiyondan arka avluya... Kızın üniversite hayalleri suya düşmüş tabi , olaydı Demirel okurdu zaten. Oğlanı vermişler şehirdeki yatılı liseye. Metin Milli ordan mezun olmuş. Forması da pelerin miydi neydi. Bulana kadar canına tohum dikildi.Oğlanı savmış artık bi kışa gelir bi de bahara. Kızı ne yapmalı. zaten abisinin yanında kalıyor. Yengesi lanet bi kadın.Bi kere görümcelik yapmış değil kadına, yok ama şehirde yaşadıya kıskanıyor belliki. Çocuklarına hala nedir öğretmemiş tembel, bi kere dokuzdan önce kalkmışlığıyok.  ahırı temizlemez, tezeği gübre eylemez. Çocuklara vermiş iki kova sarı yosmanın memelerini oyuncak etmişler. Doğurdu da doğurdu. Ömrü lohusa geçti zaten yosmanın.

Muhtarın karısı öleli bir sene olmuş. Adamın kulakları turnike olmuş , karı istiyor belli. Ne zaman yayladaki eve çıksa , yandan yandan süzüyor edepsiz. Ama anlamıyor kimse kıza mı yanık , sakineye mi? Nesibe çıtlatmış geçenlerde de anlamazdan gelmiş. üçbeş güne kalmaz dayanırlar kapıya,komediye de bak anam ikisini de süslerler şimdi hangisine kısmetse. Doğurdu , canını verir , anasıdır falan da bu kız da kime çekti bilmem anasına bakar , kızına sümüğünü atmazsın. Olacağı da o zaten, gelinle oturulmaz, babaya gitse süngüsü düşmüş kudurmuş, karı ıh dese kapıya koyar bunları. Muhtarda ilvanlı adam şimdi hakkını yemesin kimse (ilvanlım ilvanlım ilvanlım amman amman). İstanbul'a da yerleşmeyi düşünüyormuş .Kızı da gönderir belki üniversiteye. Açıkgörüşlü adam , okudu muhtar oldu koca köye. Amaaannn koca köye de bak Hoppala Keşan Malkara Paşam. Şimdi varsa bu adama, keser döner sap döner varır gene altın taşa toprağa....Sar başa....

***
İlk post senelerin ezberi , anlatırken iyiydi de , yazarken biraz derinleşti. Dil kurallarına uyulmaz ama illaki bağlaç olan "DE" ayrı yazılır. Gelişine okumak lazım  hızlı hızlı. Kaptır gelsin sevgili okur ...

Serdim postu , beklerim dostu :)