27 Aralık 2010 Pazartesi

Sosyal ağların girdabında, asosyal zihniyetle öldü adam...

Sonra adam öldü... kendini kaybettiği bir asosyal yaşamın içinde eridi ve gitti. Gün be gün eridi dağ gibi adam. Gün be gün eritti hayatını.

Önceleri internet cafelerde bel rahatsızlıkları edinerek ve kaldırmadan kafasını ,kocaman kulaklıklarını takarak ve kaptırarak kendini diğer internet cafedekinin online dünyasına Mirc'de adım adım enter’ladı geleceğini. Yeni bir dil geliştirdi, daha çabuk sonuca varsın diye kısaltarak açılımını bilmediği harfleri dizdi bir kenara. "asl" diye sorduğunda istediği cevapları almadığı taktirde kapattı o sayfayı ve adı gençbilmemkimserseri/çılgın/ıtzıt18 olan diğer bir kullanıcının sayfasında denedi şansını ... slm asl pls - lol yok tabi piyasada:) - Daha dijital fotoğrafları yoktu ama cesurdu tarayıcıdan geçirip kendini tanıttı cemi cümleye... (Sene dizi piyasasının yeni yeni baş gösterdiği , ve Haluk Bilginer’in bunları hissetiğinden olsa gerek “Eyvah Kızım Büyüdü” diye yana yana dizini dövdüğü sene)

Yaşını ve cinsiyetini karşındakinin anladığı şekilde esnekleştirdi ve online sex tam da bu noktada başladı. Kıllı kıllı adamlar karşılıklı ben kızım diye utana sıkıla karşısındakinin bütün fantezilerini serdiler ortaya... Cep telefonu numaraları alındı ama tüm GSM operatörlerindeki önlenemez bir kazıklama bilinciyle kimse kimseyi arayamadı. Çağrıyla haberleşme tam da bu zamanda girdi hayatına, bir kere çaldırırsam evdeyim / iki kere çaldırırsam Mirc'e gir :)  zamanla titreşimler çıktı ve her çaldırdığında cinsel bir haz alarak biraz daha bağlandı adından bile emin olmadığı yaratığa...

Sohbet odaları ilgi alanlarına göre düzenlendi.Ruslarla iletişimin temelleri atıldı. Olmayan İngilizceleriyle kör topal anlaşıldı...Dergilerde gördüğü gibi resimlerle karşılaştı artık ve en sahiplenici tavrıyla enteresan ki adını bile biliyordu bu arka kapak güzelinin.



Hayatına yeşil şirin bir yaratık girdi sonra. Önce inanamadı ama sosyal ağ tüm yaptırımlarıyla hayatındaydı artık. MSN yeni dünyanın en kutsal iletişim araçlarından biriydi artık ve sohbet odalarından da daha sükseliydi ama bizim abazan onu da layığına çevirebildi sonunda önceleri beni msn'den ekle diye sohbet odalarının alt düzeyliğinden kurtuldu , sonra yeni teknolojiler keşfederek canlı canlı konuştu karşısındakiyle. Her gördüğü dişiyi taciz etti , her gördüğünü soymaya kalktı kamera karşısında. Üstelik bundan haz aldı... Canlı porno film seyrettiler cemi cümle internet cafede. Ve işte o gün farketti ki bu web cam aynı zamanda fotoğraf da çekebiliyor. Yaşasın o amele okul gezisinde ıhlara vadisinde çektirdiği resmin tarayıcıdan geçtikten sonraki damlataş mağarası kadar soğuk görüntüsünden kurtulmuştu ve nihayetinde onun da bir profil fotoğrafı vardı. Hem de en amelesinden aptal aptal Deli Yürek triplerindeyken...(Sene , Polat Alemdar'ın ana rahmine düştüğü yıldı ve elimizdeki en delikanlı isim Deli Yürek Yusuf'tu, üstelik Kenan ilinde kaybolduğu sene... ahahahah hatırlayan var mı o şarkıyı? )

 

GSM operatörleri kampanyalara başladı , akşam bilmem kaçtan sabah bilmem kaça bedavalar başladı. Sonra insan ilişkilerinin katili sınırsız smsler ...Bu birbirini hiç görmeyen kör kütük aşıklar , "tuvalete gittim aşkım." , "Şimdi sıçıyorum hayatım" , "tuvalet kağıdı bitmiş bi tanem" diye mesajlaşmaya başladılar. Üstelik kızların neredeyse en beyinless tayfasının ergen olması da aynı döneme tekabül ediyordu ki, hepsi bu ne üdüğü belirsiz adama ayan beyan hesap veriyordu.Ama neyse ki henüz hiçbiri cümlenin sonundaki en son ünlü harfi sebepsiz 4 elif miktarı uzatarak "bebeöğiiiiiiimmm" demiyordu.(Sene  , Demet Akalın'ın ihanet acısıyla "Senin anan güzel mi", Serdar Ortaç'ın "Bilsem kii..." diye kendilerini parçaladığı sene...)  

Msn üzerindeki sınırsız abazanlık uluslararası boyutlara ulaştı. Dünya üzerinde en sarı ,taş erkeklerini gaylik rüzgarına kaptıran at bacaklı kadınlar döşü kıllı türkleri adam sandı ve yaz tatillerini sonunda yoldan yollanacağını düşünmeden , türkiye'de yapmaya karar verdiler. Abazan cemiyeti , Türk turizimine yaptığı katkıdan dolayı ödüllendirilmedi , aldığı yanına kar kaldı.

Uzun süre msn ve nimetleri yenilenerek yer etti adamın tükenesiye hayatına ve işte asosyal yaşam burada başladı. Demin kahvede yanında oturan elemanla , msn de muhabbetin dibine dibine batıp batıp çıkarken,  yanına gidince de kös kös oturur buldu kendini. msn den döşediği google kaynaklı şiirlerle yarattıığı tüm romantik atmosferi , en yüksek tavan yapmış internet aşkıyla kuytuda içtiği çayı höpürdeterek yerle bir etti ve serildi tüm kirli çamaşırlar... Henüz kirlenmek güzel değildi ve kızlar "ıııığğğykkkk" gibi anlamsız sesler çıkarabiliyorlardı... Hayatı , kadınları , gelişmeleri , Türk ve Dünya hatta dişi coğrafyasını internette öğrendi adam ve tüm öğrendikleri için kaynakça fazlasıyla kısaydı. MSN!!! (Sene, Ali Rıza Bey'in büyük umutlarla İstanbul'a geldiği trenden inip Haydarpaşa'da nutuklar attığı , kızlarının aynı adama verdiği sene…)

Sonunda bir Harwart'lı bebenin attığı taş , ürküttüğü kuş dünyayı yerinden oynattı. Arada kullandığı tüm siberalem ve yonja türevlerini alt etti , çok sükseliydi üstelik bir şey öğrenmek için soru sormak gereksizdi. Zaten herkes herşeyini çekinmeden tün dünyaya ilan ediyordu. Zamanla güncellendi.Güncellendikçe daha da içine çekti. İlişkisi yok göründüğü için , kendini ilişkiden sayan tüm dişi ahalisi ayağa kalktı , sağlıksız tüm durumlarda olduğu gibi anlamsız tartışmalar doğurdu. Her arkadaş olunan kız uzun uzun denetime alındı.Kimmiş , nerdenmiş , bu kız mı benden güzel gibi söylemler doldurdu artık tamamen beleş olan telefon konuşmalarını... Sağda solda yedekte bulunsun denilen tüm kızlar kapattı kapıları... Dışarda kaldı adam.



Application'lar eklendi ve dünyanın en zengin poker oyuncusu haline geldi. Her gece texas'ta aldı soloğu ve ömür git gide 90 tuşlu bir klavyeden ibaret olmaya başladı.Youtube'da özgürce seyrettiği tüm videoları facebook'ta paylaştı ve böylelikle karakterinden de nadide inciler sundu cümle aleme... Yine de hala abazanlığından kurtulamadı , tüm arkadaşlarının potansiyel götürmelik arkadaşlarını poke'ladı...İş atana yol açtı...Dijital fotoğraf makinaları ve beş kuruşu olmamasına rağmen kalburüstü telefonlarla banyo aynasında , kararmış sıvalı fayans aralı fonlarda güneş gözlükleriyle fotoğraflar çekildi , sayfasına yükledi, sonra tanıdığı ne kadar adam varsa. "çok güze çıkmışsın hacı , çok yakışıklısın amcaoğlu" diye yorumlar atın lan diye mesajlar gönderdi. (Burcucum çok güzel çıkmışsın canım ahahaha)Ne kadar görüşmediği , ilk okulda altına kaçıran kız varsa ekledi , evlenenleri engelledi , potansiyelleri eledi.. Bildiğin ince ince işledi , tezler hazırladı , denkledi , kıyasladı ... Katılmadığı etkinliklere katılacak diye işaretleyip , sosyal göründü , aktif göründü , bazen entel bile göründü... Cinsel hayatı dokunamadığı ama birlikte şaha kalktığı kadınlarla doldu taştı... (Sene , Bihter'in Behlül'e köpek çektiği , Riva'daki evde aşna fişne ettiği , Adnan Bey'in boynuzlarını parlattığı sene...)



Veee mini mini bir kuş donmuştu , pencereye konmuştu ... bu şirin mavi kuşla hayata daha yakın hissetti kendini. Bir sürü şarkıcı , türkücüyü takip etti, psikopatlık etti , taciz etti , kendini onun arkadaşı hissetti bebeğem yazık. Tüm dedikoduları bir anda öğrendi ama burda abazanlık sökmüyordu. çabaladı , çırpındı , aşk sözleri yazıp , google da çıkan tüm sözleri tweet etti. Olmadı beceremedi ve sosyal ağlara sarılıp öldü adam... Asosyal hayatlar sardı dört bir yanını...Baktığı her yerde statüsü var... (Sene , sosyal medya içerisinde benim diyen sosyal çevreli insanların bile internetten bulduğuyla evlendiği sene... sene, vakit bulamadığı için bir kahve içmek yerine arkadaşına farmville'den bir balya pembe saman yolladığın sene...Sene, "follow me baby" diyen embesillerin çoğaldığı sene, sene telefonum çekmiyor'un en aleni yalan olduğu sene,sene Caroline diye bir yosmanın o patates burunlu Ali kaptan'ı ayarttığı,Mete'nin "sevemedik birbirimizi" dediği sene, sene Cem Garipoğlu’nun dedesinin kız yurdu açacak kadar ironiye düştüğü sene, Turkcell'in bir ayda 25 reklam çektiği , sene  okuduğun her haberin bir markanın viral kampanyası olduğunu bildiğin , sene milenyum'un 10. senesi...)



Tam tamına 10 yıllık bir süreçle asosyal olan adam sonunda bugün öldü. Cenazesi için Facebook'ta etkinlik yaratıldı, mezar taşında ilişki durumu , sevdiği şarkılar/ türküler/filmler , takipçilerinin sayısı yazıldı....

7 Aralık 2010 Salı

Adam öldü ve başka bir aralık gösterdi gerçekleri görsün diye kalanlar

Filmin ortasında ölüyor da adam... sonunda neden acı veriyor peki... İçindeyken neden hissettirmiyor da ışıklar açılınca anlıyor insan ölümü? Öldüğünü kabul etmek mi istemiyor hayatına dokunanlar. Kopuk adamlar kolay kopmuyor mu dünyadan ya da... Kopuk adam seviyorum ben , ölürken bile ayrı bir aşk veriyor insana. Üstelik kitleleri takıp peşinden  , tüm karmaşasıyla sürüklüyor Karadeniz koylarına. 

Aklımda da bir türkü var. Üstelik Karadeniz aksanıyla söylemeye çalışıyorum. Grip de oldum travesti gibi çıkıyor sesim...Yok çok da ağıt mevsiminde değilim, bir aralık bulup başkaca bakmak istiyor ölüme dirim... "Hayde gidelum, hayde gidelum, hayde gidelum, haydeee!!!"


Hayatlara bambaşka pencerelerden bakmayı gerektiriyor mutluluk. İyi ama bu sonuca götüren şüphe , aynı zamanda paranoyaya da götürmüyor mu insanı? Paranoyaklığından mı öldü şimdi bu adam? Umut vardı sanırım bir tutam ve bir fiske umutsuzluk...

Şüphelendikçe daha derine çekti ölüm ve öldü adam ama sonunda değil tüm bu yaşananların ortasında...
Ve pişman oldu kadın , kaybettiklerinin anısına daha bir sarıldı muşamba içinde yarım kalmış hayata. Gözleri doldu ama ne kadar şüpheliyse adam o da o kadar inatla yaklaştı hayata...
Oysa ne kadar da güçlüydü "o bir anlık zaaftı" derken , bilememiş olmalı sonucunda bunların doğacağını ... Birilerinin onun için doğduğunu ve onunla yitirmesini umutlarını , bir başkası can bulsun diye alınan canın yongası olunacağını...

Adam öldü  ve başka bir aralık gösterdi gerçekleri görsün diye kalanlar...