20 Kasım 2011 Pazar

Dünyayı Değiştiremeyenler, Dünyalarını Değiştirirler

Sonra kadın öldü...

Kocasının görmediği gözler üzerindeyken paniğe kapılmasıyla, kayıtsızlığını aynı anda gördük gözlerinde. Kimseler ses etmedi...

Sessizce üstünü kapatmaya göze alacak kadar paniğe kapıldı herkes ve ölümle daha fazla anılmasın diye hayatları bağırarak hıçkırdılar sadece.

ÖLMEK fiili çekimlenirken hiç bu kadar kayıtsız olunmamıştı, sınırsız bencillik üzerine konumlandırılmamıştı belki de...



Celal Tan, karısını öldürdü ve öyle kayıtsızdı ki, paniğini farkedemedik hiç.
Nice ölümler gördük hiç bu kadar görmezden gelinmedi.

Ölmek üzere birinden, suçu üstlenmesi istenirken de, hayatta sadece kardeşi olan bir adam görmez gözleriyle cinayeti çözerken de, akşam yemeğinde maaile sofraya tünerken de, yaşlı anne balkondan atlarken de, sadece adı tutuyor diye gözünü kırpmadan hamile bir kadın sevgilisini bıçaklarken de ölümü ne kadar görmezden geldiğimizle yüzleştik bir çok şeyi hesaba katarak...

Onur Ünlü, ezber bozdu... Bu sefer kadın öldü ve yıkılmadı etrafındaki hiç kimse... O gizlice mektuplaştığı eş isimli sevgilisi bile bağıra çağıra şarkılar söyledi ardından, hedef şaşırttı, hesaba katılmayanın ruhu duymadan bir heykel gibi ölümle yüzleşti hiç haberi olmayan! Film icabı kahraman olan herkes o kadar sıradanmışçasına yaşadılar ki büyük sırlar üzerine kurulmuş haysiyetli hayatlarını, duyarlı olana "bi sus be!" dememek için zor tuttuk kendimizi. Hiçbir absürtlük fazla gelmedi, rahatsız etmedi... Trafik lambasından başka kimse bu kadar hesaplı tespitler yapıp stratejiler kurmadı... Yadırgamadık!

Her ölümlünün ardındaki sıradanlık biraz daha fazlaydı Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesinde... Ve biz anlayamadık film bittiğinde neye güldüğümüzü...

Ellerinden öperim Onur Ünlü... Budur!