2 Aralık 2013 Pazartesi

YES BE ANNEM


Türk tarafı, KKTC'nin kapatılmasına, Rumlarla birleşmesine yüzde 65 evet derken… Rum tarafı, yüzde 75 hayır dedi. En muhteşem özeti, Ecevit'le birlikte Kıbrıs Barış Harekatı'na imza atan "mücahit" Erbakan yaptı. "Allah'a şükür… Kıbrıs, Rumlar sayesinde Yunan adası olmaktan kurtuldu" dedi!

Bu satırlar son günlerde altını çize çize okuduğum Yılmaz Özdil'in son kitabı Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda'nın tsadüfen seçtiğim bir sayfasından alıntı… AKP iktidarı boyunca olup biteni anlatıyor kitap, gazete arşivlerine gömülmüş gibi hissediyor insan!


Birebir tanıklık ettiğim enteresan bir süreç Kıbrıs referandumu. Annan Planı, "yes be annem"ler… Yıl 2004, Kuzey Kıbrıs'ta "yes be annem" mitingleri yapılıyor, Rum zulmünü unutamayan yaşlılar hayır'cı. Ülkenin önde gelen tüm birlikleri, gazetelere sanki bizim derdimiz tasamız bitmiş gibi evet oyu kullanın diye çarşaf çarşaf ilanlar veriyor. Ben ki siyasetten hiç anlamam, o kadar bariz ki; Türk devlet erkanı, VER KURTUL diye baskı yapıyor yavru vatan hükümetine fütursuzca.

 Sonra adam ölmüş…Adam ölünce öksüz kalmış bir yavru vatan. Rauf Denktaş'tan bahsediyorum. Her röportajında ve yakın tarih satırlarında denk geldiğim, sınırsız bir coşkuyla anlattığı Barış Harekatı'ndan sonra, "hata bizde biz çocuklarımıza bu toprakların nasıl ala boyandığını anlatamadık"demişti.


Tarih kitaplarında "Tpkapı Sarayı, İstanbul'dadır. bilmem kaç tane kapısı, bilmem kaç tane hremliği vardır" dışında arasanız iki kelam bulamayacağınız eğitimlerin yanısıra, kimsede çıkıp bize ne zulumler yaptılar demedi. Sessizce briç oynadı Gaziler kahvehanelerde. Ne acıdır ki "İngiliz sömürgesi olmaya razıyız, yeterki Türkler bizi rahat bıraksın" diye sağda solda büyük laflar eden gençler, meydanlarda mitingler yaptı. Zaten sevmedikleri Türklerden kutrulmak için ANnAN'dan bir teklif vardı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri hadi dedi, harekattan önceki gibi birleşin. Denk geldikçe utanarak baktığım tüm yerel halk, bu referanduma "yes" dedi, Rumlar ise kararlılıkla "hayır!" . Yaşımın yettiği, en içimin yağlarını eriten reddediliş oldu bu.


Bir proje için gazilerden biriyle harekata ilişkin bir röportaj yapmıştım okuldayken. Adanın yarısı Kıbrıs Barış Harekatı Gazisi olmasına rağmen, kimseyi konuşmak için ikna edememiştim. "O günler geçti gitti, gonuşmam" diyen o kadar çokları vardı ki, biri beni bölücü olarak yaftaladı hatta. İçler acısı…


Biri kabul etti beni, yıkık dökük evinde kız kardeşiyle yaşayan dünya tatlısı bir amca. Adını balık hafızam nedeniyle hatırlayamıyorum.Affetsin! Çok yaşlıydı muhtemelen ölmüştür o da. Anlatacak kimsesi de yok üstelik. Harekatta annesi, babası, kardeşi, yengesi, dayısıi ailem, eşrafım diyebileceği kim varsa katledilmiş. Kız kardeşini küvette babasının kanının içinde tecabüz edip boğmaya çalışmışlar. Yazık! Cephede ölen bir silah arkadaşını anlatırken çaktı mavi gözlerinde yıldırımlar… "Kucağımda öldü dedi. Kucağımda… Başından vuruldu, ellerimle çıkan gözüne bastırabildim sadece. Su istedi bir yudum, bulup veremedim. Ellerimi gözünden çekemedim. Öldü… Hala her yudum suda gözümün önüne gelir." dedi.


Tabi tabi, YES BE ANNEM! Neredeyse 10 yıl sonra şimdi, ülkemizin başka bir bölgesinde, üstelik ana vatana dair topraklarını verip kurtulma ya da bunun üzerinden çıkarlarını sayma peşinde olanlara gelsin bu yazım! Ülkenin resmi kanalında hala Türkiye topraklarına ait olan ve kanla kazanılmış toprakları hayali ülke isimleriyle ananlara gelsin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder