6 Ekim 2010 Çarşamba

Avazı çıktığı kadar susuyordu...

Adam ölmüş... kadın,donakalmış giden sevgilinin ardından. donakalmak, aynı bunun gibi birşey sanırım. Bağırıp sesini duyaramamak , kıpırdayamamak hatta, gözyaşlarının sesini duyacak kadar sessiz kalmak. Bu kadar acıtırmıydı gerçekten ölüm? Biraz önce ömürünün sonuna kadar hastalıkta ve sağlıkta , mutlulukta ve kederde onunla olacağıma söz veriyorum! diye bağırmıştı. Ömrünün sonuna kadar? İşte bu kadar! Biraz önce öldü ve bitti ömrüm...Salon ayağa kalkıp gözleri mutluluktan gözleri ışıldayarak alkışlamıştı uzun uzun. Mutluluktan... Ve tüm dünya ona baktı sanki ucu bucağı görünmeyen bir kederle.... Kimsenin umrunda değildi oysa.

Herkes dehşetle bakıyor biraz ve mutlaka acıyarak... İnsanın içinin acıması bu muydu? Koşarak çıkmak istedi sadece, o an bile ses çıkartmaktan korkarak ! Duymazdı ki zaten.Duysa da fark etmezdi artık. Gitti.... Islak gözlerle baktı uzun uzun etrafa. Zaman artık geçer miydi? Kime göre ve neden geçecekti ki? Bu kadar kolay mı gidilirdi bir insanın hayatından? "Ben ölsem bile.." demişti bir gece , "Ben ölsem bile sen hiç vazgeçme o gülüşünden!" Böyle başlanır mıydı bir cümleye? Hani ölüm hissettirir kendini yol arkadaşına derler ya, hissetti öleceğini ve onu ona emanet etti. Son günleri düşündü , ve ilk ... Onunla doğduğunu sandığı gün ve sonrası... Gözü okyanusu iyi ki doğmuştu işte. Sanki bütün ömrü o maviliklerde geçti varlığının serinliğiyle. Yelkenler fora, gözlerinde yaşanmış dalgalarla boğuşarak ,ağır aksak su sızdırarak zaman zaman yine de yol onunla güzeldi. Aslında kumsalların istenmeyen ne kadar kum tanesi varsa, önde gideniydi her tazyikli kararsızlığında ... Ama hiç bukadar gitmemişti ondan. Adam ölmüştü... Gizli bir özne olarak kaldı ömrünün bütün hatasız cümelelerinde... Ağzının mavi ıslaklığının uçurumunda rüyayla gerçeğin arasında ince ince iğnelerle gizli öznelerde tamlanıyordu adına... Avazı çıktığı kadar susuyordu artık. Ses çıkartmaktan korkarak...Kaybedecek ne kadı ki? Gider miydi? Gitti... Öldü hatta adam...

Biraz önce ömrümün sonuna kadar hastalıkta ve sağlıkta , mutlulukta ve kederde onunla olacağıma söz veriyorum! diye bağırmıştı adam... Salon ayağa kalkıp gözleri mutluluktan ışıldayarak alkışlamıştı uzun uzun. Mutluluktan... Farkında bile değildi o küçük yelkenlinin gözlerinin içine batan... Aşkla sarılmıştı yanındaki kadına... Ve aşkla çıkıp gitmişti ondan... Adam ölmüştü... Ve yeniden doğmuştu başka bir kadınla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder