3 Ekim 2010 Pazar

"Bi tas kaynar suya bakar"

Sonra işte , adam ölmüş , kadın tabi ne yapsın 2 çocuğuyla kalakalmış hayatın çilekeş yollarında. Önce çırpınmış o memleketten kalma ezbere anlamlı ağıtlarla  , sonra dank etmiş aklında film şeridi hayatlar. Hayattayken ne kadar anlam katıyordu ki bu adam dünyaya ... Daha yedisini okutmalı , göm , et... kim yıkayacak bu adamı taşının toprağının altın olduğunu sandığın bi tarafımın şehrinde diye düşünmüş. Müstahaktır ona topraktan geldin İlyas , de get toprağa demek istemiş sesli harflerle. Ne zaman bıçak konuluyordu bu ölünün üstüne .... Yıkadıktan sonra mı? "Bi tas kaynar suya bakar Sakine" diye pis pis sırıttığı geceler gelmiş aklına...Tövbe tövbe...Yedisi , kırkı , son zamanlar bir de elli ikisi çıktı. Hep masraf canına yandığımın bu yoklukta ölünür mü be adam diye sarılası gelmiş boğazına....

 
Kız zaten liseyi yeni bitirdi, oğlan desen liseye yeni geçti. canına yandığının şehrine iyi ki geldi kadın, köyde kalsaydı bunlardan en az 3 tane daha, çekilir mi ulan. Bunları da sokası var zaten çıktıkları yere.Borç bıraktı , harç bıraktı bi de iki sübyan. Neyleysin hatun , dönmüş köye.Ana yok , baba yan köyden birini almış koynuna. Başlığını verip , hakkıyla helaliyle bizim büyük kızla yaşıt. Kadın zaten arsalara göz dikmiş. Goncanın yukarısındaki o armutluk vardıya daha bi kere bi kova toplamışlığı yok. Kasalamaz, bağlamaz, hale göndermeye el sürmez , ama ,satıldı mı sultan alır kocasını iner şehre gözüne ne kestirdiyse...  Haspa babasının evinden geldiğinde kırkyama gibiydi eteği kim bilir kaç yıl giydi. Demişlerdi ama  bundan babana karı , köye avrat olur diye, vermediği kalmadı aşüftenin. Lafa gelince şehir yerinde ya en yolluysu sakineydi.Yolla da bak yola, konfeksiyondan arka avluya... Kızın üniversite hayalleri suya düşmüş tabi , olaydı Demirel okurdu zaten. Oğlanı vermişler şehirdeki yatılı liseye. Metin Milli ordan mezun olmuş. Forması da pelerin miydi neydi. Bulana kadar canına tohum dikildi.Oğlanı savmış artık bi kışa gelir bi de bahara. Kızı ne yapmalı. zaten abisinin yanında kalıyor. Yengesi lanet bi kadın.Bi kere görümcelik yapmış değil kadına, yok ama şehirde yaşadıya kıskanıyor belliki. Çocuklarına hala nedir öğretmemiş tembel, bi kere dokuzdan önce kalkmışlığıyok.  ahırı temizlemez, tezeği gübre eylemez. Çocuklara vermiş iki kova sarı yosmanın memelerini oyuncak etmişler. Doğurdu da doğurdu. Ömrü lohusa geçti zaten yosmanın.

Muhtarın karısı öleli bir sene olmuş. Adamın kulakları turnike olmuş , karı istiyor belli. Ne zaman yayladaki eve çıksa , yandan yandan süzüyor edepsiz. Ama anlamıyor kimse kıza mı yanık , sakineye mi? Nesibe çıtlatmış geçenlerde de anlamazdan gelmiş. üçbeş güne kalmaz dayanırlar kapıya,komediye de bak anam ikisini de süslerler şimdi hangisine kısmetse. Doğurdu , canını verir , anasıdır falan da bu kız da kime çekti bilmem anasına bakar , kızına sümüğünü atmazsın. Olacağı da o zaten, gelinle oturulmaz, babaya gitse süngüsü düşmüş kudurmuş, karı ıh dese kapıya koyar bunları. Muhtarda ilvanlı adam şimdi hakkını yemesin kimse (ilvanlım ilvanlım ilvanlım amman amman). İstanbul'a da yerleşmeyi düşünüyormuş .Kızı da gönderir belki üniversiteye. Açıkgörüşlü adam , okudu muhtar oldu koca köye. Amaaannn koca köye de bak Hoppala Keşan Malkara Paşam. Şimdi varsa bu adama, keser döner sap döner varır gene altın taşa toprağa....Sar başa....

***
İlk post senelerin ezberi , anlatırken iyiydi de , yazarken biraz derinleşti. Dil kurallarına uyulmaz ama illaki bağlaç olan "DE" ayrı yazılır. Gelişine okumak lazım  hızlı hızlı. Kaptır gelsin sevgili okur ...

Serdim postu , beklerim dostu :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder