22 Kasım 2012 Perşembe

Çığlıklar Atıyor Kendini Bilmez İç Sesler Korosu

Ben hep güzel insanlarla karşılaştım ömrü hayatım boyunca, ya da kötü olan her şeyi unuttuğum için öyle sanıyorum. Evet bu başka bir zaman detaylıca dokunacağım bir konu, ben kötü olayları, insanları farkında olmadan hafızamdan siliyorum. Ama şuan konumuz bu değil, konumuz ne onu da bilmiyorum...

"Gitmek" olsun mesela illa bir konuya bir isim takılacaksa... Giderken yanında götüremediklerin olsun....
Ben ne zaman gitsem, ki bunu çok az yapabildim ve hep bıraktığım tarafıyla ilgilenirim bu gidişin. Neyle karşılaşacağım tarafı ise tamamen karşılaştıklarımdan gidene kadar bahsi açılmaz bir sır olur, merak da etmem. Benim en vazgeçemediğim bıraktıklarım, nasıl özleyeceğim, neleri özleyeceğim, nasıl anacağım, bir kucak dolusu her dakika sarılamayacağım...

Benim için gitmek, yarım bırakmak demek bundan sonra yaşanacakları ya da boyut değiştirmesine bile isteye razı gelmek.

Her giden daha özler, daha uzaktır ve daha muhtaçtır diye belki gidene daha bir şefkat pompalıyorum elimde olmadan. Belki herkes benden gitti bu zamana kadar, ben hiç gidememiş olmanın acemiliğini yaşıyorum.

Kararlar veriyoruz ve kararlarımızın ardında duruyoruz insan olmanın verdiği düşünce sistemiyle ve arkasında durmak her zaman deyimin anlamındaki "kapı gibi" kadar güçlü olamıyor. Korkular barındırıyor, özlemler, sonra her şeyin eskisi gibi olamayacağını düşünmeler, belki kıskançlıklar saçma sapan, biriktire biriktire büküyor belini yol boyu...

Yol bir susma biçimiyse, içimde ne diye çığlıklar atıyor bazı kendini bilmez iç sesler korosu?

Bugün böyle...
İçimde bitmek bilmeyen bir "dürtseler ağlarım" psikolojisi , üstelik görünen o ki, dünya kadar sebebim var!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder